Discussion
Spinal cerrahinin revizyonu anatomik plan ve perinöral skar dokusunun gelişiminden dolayı
primer cerrahiye göre daha zordur. İlk dönemlerde revizyon cerrahisinin klinik sonuçları daha
kötü olarak değerlendirildi [3,19]. Daha sonra komşu segment hastalığı ve foraminal stenoz
gibi sonucu etkileyen durumlar ayırt edildiğinde primer cerrahi ile benzer sonuçların olduğu
ortaya çıktı [3,4,9,20]. Başka bir çalışma revizyon cerrahisi geçiren 27 hasta ile primer cerrahi
geçiren 30 hastanın klinik sonuçları arasında belirgin bir fark olmadığını gösterdi [21]. Bizim
çalışmamızda komşu segment disk dejenerasyonu, spinal deformite, spondilolistezis ve multi
segment spinal kanal stenozu gibi ek patolojili hastalar çalışma dışında bırakıldığında primer
cerrahi ile revizyon cerrahisi arasında belirgin bir farklılık olmadığı görüldü.
RLDH cerrahisi için en uygun cerrahi yöntem tartışmalıdır. Sadece diskektomi etkili cerrahi
yöntem olarak tanıtılırken [3,9,20,21] bazı cerrahlar beraberinde füzyonunda eklenmesi
tarafındadır [10,22]. Füzyon dejeneratif disk mesafesinde mekanik stresi azaltarak etkilenmiş
disk mesafesinde yeni bir diskin ortaya çıkmasını engelmektedir [23,24]. Ayrıca daha iyi
klinik sonuçlar ortaya konmuştur [3,25]. Dinamik stabilizasyon bazı çalışmalarda visual
analog pain scale (VAS) ve Oswestry Disability Index (ODI) skoru bakımından fark
bulunamazken [26] bazı çalışmalarda dinamik stabilizasyonun ODI skoru açısından daha iyi
sonuçlar ortaya koyduğunu göstermektedir [26-29]. Bizim çalışmamızda cerrahi prosedür 3
gruba ayrılmıştır. 3 grup arasında yapılan karşılaştırmada DSTFO ve DDS gruplarının OD
grubuna göre postoperatif JOA skoru ve iyileşme oranı açısından daha iyi sonuçlar gösterdi.
Fakat bu farklılıklar istatiksel olarak önemli bulunmadı. Bununla beraber postoperatif bel
ağrısı belirgin şekilde sadece diskektomi yapılan grupta daha fazlaydı.
Genel olarak revizyon cerrahisinde nöral elementler, disk fragmanı ve çevre yumuşak doku
arasında yapışıklık oluşur. Bu yapılar arasındanbir cerrahi plan oluşturmak zor ve
komplikasyon açısından riskli olabilir. Revizyon cerrahisinde dural yırtılma insidansı %20
olarak [3,30], düşük ayak insidansı %2,9 olarak raporlandı [31]. Bizim çalışmamızda OD
grubunda 3, DSTFO ve DDS grubunda 1’ er vakada dural yaralanma gelişti.
Birçok çalışma füzyon cerrahisinin rekürrensi azalttığı belirtmektedir [24,32]. Bizim
çalışmamızda da OD grubundan 1 vakada nüks görülürkenDSTFO ve DDS grubunda nüks
gelişmedi. Ayrıca takiplerde 3 grup karşılaştırıldığında literatürle uyumlu hastanede kalış
süresi OD grubunda daha azdır (p<0,005). İntraoperatif kanama miktarı da OD grubunda daha
azdır (p<0,005). Postoperatif bel ağrısı skoru DSS grubunda daha yüksek ve klinik olarak
daha anlamlıydı. Ancak istatiksel olarak anlamlı fark bulunulmadı.
Sonuç olarak RLDH li hastalara cerrahi önerilmelidir. Her üç cerrahi yöntemde etkilidir.
Posterior stabilizasyon-füzyon ve dinamik stabilizasyon yapılan hastaların sonuçları daha iyi
olmasına rağmen fark anlamlı değildir. İnraoperatif kan kaybı ve hastanede kalış süresi sadece
diskektomi yapılan vakalarda daha azdır ve istatiksel olarak daha anlamlıdır. Bu arada
postoperatif bel ağrısı hem klinik gözlemlerimiz hemde sonuçlara dayanarak diskektomi ve
dinamik stabilizasyon yapılan vakalarda daha azdır. Ancak istatiksel olarak anlamlı değildir.
Daha doğru sonuçlara ulaşabilmek için geniş serilere ve daha uzun takiplere ihtiyaç vardır.