1. GİRİŞ
Alkolün zararlı kullanımını önleyerek ve azaltarak nüfusun sağlığının korunması, hükümetlerin
ana hedeflerinden biridir. Ulusal Sağlık ve Bakım Mükemmelliği Enstitüsü (NICE) tarafından
tavsiye edilen alkol tüketim limitlerinden daha fazla alkol tüketimi kötü alkol kullanımı olarak
tanımlanmıştır. Bu durumda olan bireylerde, alkol kullanımının fiziksel, psikolojik, ekonomik
ve sosyal olumsuzluklara neden olabileceği belirtilmiştir.
Alkolün vücuttan atılımının emiliminden daha yavaş olması nedeniyle vücudun normal
işleyişini bozan sarhoşluk ve sarhoşluklara neden olan bir yapısı söz konusudur. Aşırı alkol
tüketimi beraberinde zehirlenme, kazalar, şiddet ve azalan verimlilik gibi istenmeyen sonuçlara
yol açabilir. Ayrıca uzun süreli kötü alkol kullanımı, kanser, beyin, karaciğer, kalp ve kemik
patolojileri ve akıl hastalıklarının gelişimine de katkıda bulunabilecektir. 2012 yılında,
ölümlerin yaklaşık 3,3 milyonu veya küresel çapta ölümlerin %5,9’unun alkol tüketimi ile
ilişkili olduğu belirlenmiştir. Alkole bağlanabilen küresel ölümlerin oranında önemli cinsiyet
farklılıkları bulunmaktadır. Örneğin, 2012 yılında erkekler arasındaki ölümlerin %7,6’sı,
kadınlar arasındaki ölümlerin ise %4’ü alkole bağlı olmuştur. 2012 yılında alkol tüketimine
bağlı olarak sakatlıkla neticelenen 139 milyon yaşam söz konusu olmuştur. Alkole bağlanabilen
ölümlerin ve sakatlanmaların oranlarında geniş bir coğrafi değişkenlik de söz konusudur.
Aşırı alkol kullanımının olumsuz sonuçlarından kaçınmak için, hükümetler ve kamu sağlığı
kuruluşları küresel olarak “hassas içme” kurallarını getirmiştir. Örnek verilecek olunursa NICE,
düzenli olarak alkol tüketmeyi tercih edenlerin, günde üç ila dört birimi geçmemesini
önermektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), alkol kullanımının gelişmiş ülkelerde hastalık
yükünü artıran üçüncü en önemli risk faktörü olduğunu belirtmektedir. Ayrıca hükümetler
geliştirdikleri alkol politikaları sayesinde, alkolün zararlı kullanımını ve toplumdaki alkole
bağlanabilecek sağlık ve sosyal yükleri azaltmayı amaçlamaktadırlar. Bu tür politikalar,
küresel, bölgesel, çok uluslu, ulusal ve alt ulusal düzeyde olarak formüle edilebilir. DSÖ’ye
üye ülkelerin çoğu son yıllarda alkolün zararlı kullanımını azaltmak için görev üstlenmektedir.
Rapor veren ülkelerin büyük bir çoğunluğu çıkarılan ulusal alkol politikalarını uygulamıştır.
Aşırı alkol tüketimi sorununun çözümü için yüksek oranlı vergi veyahut fiyat uygulaması halk
sağlığı uzmanları ve politika yapıcıları arasında büyük ilgi görmektedir (Nelson, 2014).
18 ve 29 yaşları arasında tanımlanan genç yetişkinlik, kişinin yaşamında kritik bir gelişim
dönemini ifade etmektedir. Genç yetişkinlerin bu çağlarda benimsedikleri sağlık
davranışlarının, daha sonraki yıllarda da devam edecek olan uzun vadeli vücut sağlığına
etkisinin olacağı aşikârdır. Dolayısı ile bu dönemde kazanacakları olumlu alışkanlıklar, genel
sağlık durumlarını üzerinde olumlu yönde etki ortaya çıkarabilecektir. Genç yetişkinlerin
benimsedikleri sağlık davranışları, daha sonraki yaşamlarında kendi sağlıkları için sadece derin
ve uzun vadeli sonuçlar doğurmakla kalmaz, aynı zamanda ebeveyn olduklarında,
benimseyecekleri davranışları gelecek nesiller üzerinde önemli rol oynayacaktır.
Yetişkinlerin kişi başı ortalama alkol tüketimi 1992 ve 2012 arasındaki yirmi yıl içerisinde
hemen hemen sabit kalmıştır fakat son beş yıl içerisinde artışın yaşandığı görülmüştür (WHO,
2014). Gençlerde ise alkol tüketiminin giderek artan bir seyir izlediği, özellikle de bu durumun
düşük ve orta gelirli ülkelerde söz konusu olduğu ifade edilmiştir (WHO, 2011). Gençlerin daha
fazla alkol tüketmesinin altında yatan nedenlerden bazıları, alkollü içeceklerin düşük maliyeti,
daha geniş alkol kullanım alanlarının varlığı, alkol tanıtımlarının özellikle gençler için
yapılması ve birçok toplumda alkol tüketiminin kabul edilebilirliği şeklinde olduğu
düşünülebilir.
2016 yılı OECD Sağlık İstatistiklerine göre göre Türkiye, 15 yaş üstü kişiler arasında kişi başı
alkol tüketimi bakımından 1,3 litre ile OECD ülkeleri arasında sonuncu sırada yer almaktadır.
2012 yılında OECD ülkesindeki ortalama bir yetişkin, yılda 9,1 litre saf alkol tüketmektedir.
En yüksek alkol tüketiminin Avusturya, Estonya ve Fransa’da yılda kişi başına 12 litre ve üzeri
olduğu ifade edilmiştir. En düşük alkol tüketiminin ise Türkiye ve İsrail’de olduğu
belirtilmiştir. Türkiye, İsrail, Endonezya ve Hindistan gibi ülkelerde alkol tüketiminin düşük
olmasında dinin ve kültürel yapının etkili olduğunun söylenilebileceği ifade edilmiştir (OECD,
2015). Yine OECD raporlarında- yılları arasında Türkiye’de erkek ve kadınların
alkol tüketimleri ile Avrupa ülkelerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Buna göre, Türkiye’deki
15 yaş ve üzeri erkeklerin ve kadınların sırası ile kişi başı alkol tüketim oranı 4,4 litre ve 0,5
litre olarak belirlenmiş olup, Avrupa kıtasındaki ülkelerin ortalama tüketim değeri olan 10,6
litreden oldukça düşük seviyededir. 2010 yılında Türkiye’de 15 yaş ve üzeri kişilerin
tükettikleri alkollü içki çeşitlerine bakılacak olursa, %63’lük kısmı bira, %9’u şarap ve %23
‘lük kısmı ise viski, votka, rakı gibi içkiler oluşturmaktadır. Türkiye’de 15 yaş ve üzeri ağır
içici olmanın toplam nüfusa oranı %0,2, alkol kullanan kişiler arasındaki oranı da %1,3 olarak
belirlenmiştir. 2010 yılında Türkiye’de 15 yaş ve üzerindeki erkeklerin %65,9’u, kadınların ise
%92,4’ü, her iki cinsiyetin de toplamda %79,6’sı hiç alkol kullanmamıştır. 15 yaş ve üzerindeki
erkeklerin %11,6’sı, kadınların ise %2’si her iki cinsiyetin de toplamda %6,7’si eski içici
konumundadırlar.
Türkiye'de yetişkin bireylerin alkol tüketiminin sosyo-ekonomik belirleyicilerini incelemeyi
amaçlayan bu çalışma, beş bölümden oluşmaktadır. İkinci bölümde alkol tüketiminin
belirleyicileri üzerinde yapılan çalışmalara ait literatür özeti sunulmuştur. Üçüncü bölümde
çalışmanın materyal-metodu ele alınmış olup, çalışma kullanılan veri, değişkenler, istatistiksel
analiz yöntemleri ele alınmıştır. Dördüncü bölümde ise multinomial Probit Modeli ile elde
edilen
tahmin
sonuçları
irdelenelerek
marjinal
etkiler
üzerinden
yorumlamalar
gerçekleştirilmiştir. Son bölüm olan beşinci bölümde ise elde edilen sonuçlar ile örtüşen
çalışmalara yer vererek politika önerileri geliştirilmiştir.
2. LİTERATÜR ÖZETİ
Alkolün aşırı kullanımının toplumlar üzerinde ortaya çıkardığı olumsuz etkiler göz önüne
alındığında bu konu hakkında araştırmacıların yürüttüğü birçok çalışma mevcuttur. Tablo 1 ’de
çeşitli ülkelerde yürütülen çalışmaların özeti verilmiştir.
Tablo 1. Literatür Özeti
Yazar (Yıl)
Ülke/Örnek
hacmi
İngiltere/9665
A.B.D./1292
İsveç/49321
Bostwana/372
Hindistan/500
Portekiz/2414
Gana/3109
Tayland/41229
Çin/7853
Avusturalya/267
153
Belçika/1688
Ana Bulgular
Eğitim seviyesi yüksek olan bireyler daha fazla alkol tüketme ve alkol bağımlısı olma
eğilimindedirler.
Vücut Kitle İndeksi, yaş, düşük gelir değişkenlerinin kadınların alkol kullanımı
üzerinde negatif etki ortaya çıkarmaktadır. Diyabet hastalığı bulunmayan kadınlarda
aşırı alkol tüketimi olasılığı daha fazladır.
IQ testlerinden düşük puan alan bireyler aşırı alkol tüketme eğilimindedirler.
Dini yaşama önem veren ve toplumda yüksek bir statüde bulunana kadınların alkol
tüketim olasılığı düşüktür. Erkekler daha fazla alkol tüketme eğilimindedir. Çocuklu
hanelerde ise alkol tüketim olasılığı daha düşüktür.
Düşük eğitim seviyesi, aile fertlerinde alkol tüketen birinin bulunması ve sigara
tüketimi alkol tüketimi ile aynı yönlü ilişkilidir. 41-50 yaş grubunun alkol tüketim
olasılığın daha yüksektir. Düşük gelirliler daha fazla alkol tüketmektedir.
Meyve ve sebze tüketimi ile aşırı alkol kullanımı ters yönlü ilişkilidir. Eğitim seviyesi
düşük olan bireylerde şarap tüketimi olasılığı yüksektir. Düzenli fiziksel egzersiz yapan
kadınlarda hafif alkol kullanma olasılığı yüksektir. Aşırı alkol tüketen kişiler erkek, ileri
yaş, düşük eğitim seviyesi, sigara kullanan ve düşük meyve sebze tüketen kişilerdir.
Alkol tüketimi bölgeler arasında farklılık göstermektedir. Aile ve arkadaş çevresinde
alkol kullanımının bireyin alkol tüketimi üzerinde önemli bir etkisi bulunmaktadır.
Hane büyüklüğü ve kadrolu bir işte çalışma, hem alkol tüketimi hem de bireylerin alkol
harcamaları üzerinde etkili olmaktadır.
35-65 yaş arasındaki boşanmış veya ayrılmış ve düşük eğitim düzeyli ve resmi bir
kurumda çalışan erkeklerde alkol kullanım oranı yüksek olma eğilimindedir. Şehirde
yaşayan kadınların, kırsalda yaşayan kadınlara göre alkol kullanım oranları yüksektir.
Kırsal kesimde yaşayan erkekler daha fazla aşırı alkol kullanmaktadır.
Erkeklerde ileri yaş, yüksek sosyo-ekonomik seviye, düşük psikolojik stres, depresyon
tedavisi görmeme değişkenleri alkol tüketimi üzerinde etkilidir.
Evde tek çocuk olma ve üvey babanın varlığı, kız çocuklarının alkol tüketimlerini
artıran etmenlerdir. Aile içerisinde yaşanan problemler kız çocukların alkol kullanma
olasılıklarını artırmaktadır.
Avusturalya/514
Fransa/29566
A.B.D./2220
Türkiye/50
İspanya/2254
Estonya/6500
İsveç/28800
Malezya/2154
Arnavutluk/700
Hindistan/241
Türkiye/9822
Fransa/1103
Tayland/442
Beyaz
Rusya/1465
Malezya/34539
İran/1136
Yaş, sigara kullanımı, Avusturalya doğumlu olma ve depresyonda olma alkol kullanım
olasılığını artırmaktadır.
Erkeklerde sigara kullanımı, yüksek gelirli olma, sağlıklı besin tüketimi ile alkol
tüketimi ilişkilidir. Kardiyovasküler hastalık geçmişi olan veya depresif durumda olan
erkekler ve siroz geçmişi olan kadınlar daha az alkol kullanmaktadırlar.
Kadınlarda yaş, gelir, çalışma durumu, alkol tüketme ile ters yönlü ilişkilidir. Eğitim
durumu ve gelir ile alkol tüketimi ters yönlü ilişkilidir. Boşanmış bireylerde alkol
tüketim olasılığı fazladır. Diyabet hastalarının alkol tüketme olasılıkları düşüktür.
Çalışan kadınlar daha fazla alkol tüketmektedir. Etnik köken alkol kullanımı üzerinde
etkilidir.
Ramazan ayında bulunma ile alkollü içkilerin fiyatlarında meydana gelen artışlar
beraberinde alkol tüketiminde azalma meydana getirmektedir. Gelirde meydana gelen
artışların alkol tüketimini artırmaktadır.
Erkeklerde, düşük yaş ve günlük sigara tüketimi aşırı alkol tüketicisi olma ile pozitif
ilişkilidir. Evli ve çalışan kişilerde hafif alkol içicisi olma olasılığı artmaktadır. Hayat
kalitesinin artması ve egzersiz yapmak kişilerin düşük alkol tüketiminden aşırı
tüketmeye geçme olasılığını artırmaktadır.
Aşırı alkol tüketimi ambulans çağırma olasılığını artırmaktadır. Erkeklerde hafif alkol
kullanımı hastanede bakım hizmeti alma ile pozitif yönlü ilişkilidir. Şarap tüketimi ile
hastaneye yatma arasında ise negatif yönlü ilişki vardır.
Yaş ve cinsiyet alkol bağımlılığında belirleyicidir. Gençler yaşlılardan daha fazla alkole
bağımlıdır. Genç yaşta olma, erkek olma ve işsizlik alkol bağımlısı olma riskini
artırmaktadır.
Aşırı alkol tüketimi kırsal kesimde daha yaygındır. Etnik köken aşırı alkol tüketme
eğilimi üzerinde önemli derecede etkilidir.
İlköğretim ve okul öncesi eğitime sahip olan erkeklerin aşırı alkol tüketicisi olma
olasılığı yüksektir. Ailedeki mali kayıplar, sigara kullanımı ile aşırı alkol tüketimi
arasında pozitif yönlü ilişki vardır. Aşırı dindarlık, bel-kalça oranı, emeklilik
değişkenleri ile aşırı alkol tüketimi ters yönde ilişkilidir.
Yakın çevrede alkol tüketicilerinin olması bireyin alkol tüketimini artırmaktadır.
Kırsal alanda olma, eğitim alkol kullanımı ve alkole yapılan harcama seviyesi ile pozitif
yönlü ilişkilidir. Kentlerde yaşayan servet sahibi olan bireylerin alkol kullanım ihtimali
ve alkol harcamaları negatif yönlü ilişkilidir. Kırsalda evi olan bireylerin sadece alkol
tüketim olasılığı üzerinde etkisi bulunmakta, alkole yapılan harcama miktarını bireyin
geliri etkilemektedir. Zorunlu sağlık sigortasına sahip olmak alkol tüketimi ile negatif
yönlü ilişkilidir. Kırsalda 5 yaşından küçük çocuk sahibi olmak alkol kullanım
olasılığını ve alkole yapılan harcama miktarını azaltmaktadır.
Erkeklerde alkol tüketmeme negatif yönlü, aşırı alkol tüketme ise pozitif yönlü
ilişkilidir. Maddi sıkıntı yaşayan bireylerin aşırı alkol tüketme eğilimleri yüksektir.
Sigara ve uyuşturucu kullanan bireylerin aşırı alkol tüketimi olasılığı yüksektir.
Psikolojik rahatsızlığı olan ve ailede alkol kullanan bireylerin varlığı aşırı içici olmayla
pozitif yönlü ilişkilidir. Bireyin sosyal statüsü arttıkça aşırı alkol tüketici olma eğilimi
azalmaktadır.
Kırsalda yaşayan bireyler ile 45 yaş üstü olma bireylerin alkol tüketimi ile negatif
yönlü, 25-45 yaş aralığında olma alkol tüketimi ile pozitif yönlü ilişkilidir.
Arapların Belarus'ta eğitime başlamaları ile alkol kullanımları artmaktadır. Aşırı alkol
kullanımı oldukça fazladır. Erkeklerde alkol ile ilişkili sağlık problemleri ortaya
çıkmaktadır. Slav kökenli öğrenciler Araplara göre daha fazla alkol ile ilişkili sağlık
problemleri yaşamaktadır. Alkol kullanımı din, kültür ve sosyal norm faktörlerinden
etkilenmektedir.
Sigara tüketimi ve gelirdeki artış alkol tüketimi olasılığını da artırmaktadır. Alkol
tüketimi etnik kökene ve yaşanılan yerleşim yerine göre farklılık göstermektedir.
Ailede alkol tüketen bireyin bulunması, sigara kullanma, mesleki statü, medeni durum
ve cinsiyet ile madde bağımlılığı veya alkol tüketimi arasında anlamlı ilişki vardır.
İran’da alkol üretimi ve tüketimi yasak olmasına rağmen, alkol en yaygın kullanılan
ikinci maddedir.
3. MATERYAL-METOT
3.1.Veri
Bu çalışmada, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 2010 ve 2012 yıllarında yapılan Türkiye
Sağlık Araştırması anketinden elde edilen yatay-kesit verileri kullanılmıştır. Verilerin elde
edilmesinde tabakalı iki aşamalı küme örneklemesi yöntemi kullanılmıştır. Dışsal tabakalama
kriteri olarak kır–kent ayrımı kullanılmıştır. (Nüfusu 20000 ve altında olan yerleşim yerleri kır,
nüfusu 20001 ve üstünde olan yerleşim yerleri kent olarak ele alınmıştır). Birinci aşama
örnekleme birimi ortalama 100 hane adresi ihtiva eden kümeler (bloklar) içerisinden seçilen
bloklar; ikinci aşama örnekleme birimi ise seçilen her kümeden sistematik olarak seçilen hane
halklarıdır. Bu çalışmada 15 yaş üstündeki bireylerin yatay-kesit verileri kullanılmıştır (TÜİK).
3.2. Değişkenler
Çalışmanın bağımlı değişkeni “Hiç alkol kullandınız mı?” (Evet; Hayır) ve “Halen alkol
kullanıyor musunuz?” (Evet, her gün; Evet, ara sıra; Şu anda kullanmıyorum) sorularıyla
ölçülen alkol kullanma durumudur. Bu iki soru birleştirilerek alkol kullanma durumu “Evet, her
gün; Evet, ara sıra; Şu anda kullanmıyor; Hiç kullanmadı” biçiminde dört seçenekli bir değişken
elde edilmiştir.
Çalışmada yer alan bağımsız değişkenler literatür araştırması yapılarak tespit edilmiştir.
Bağımsız değişkenler, ikamet yeri (kent/kır), yaş (15-24, 25-34, 35-44, 45-54, 55-64 ve 65+),
cinsiyet (bay/kadın), eğitim durumu (okuma-yazma bilmiyor/okur-yazar olup bir okul
bitirmedi, ilkokul, ilköğretim/ortaokul/mesleki ortaokul, lise ve dengi okullar, yüksekokul/
fakülte/yüksek lisans/doktora), medeni durum (hiç evlenmiş, evli, eşi öldü/boşandı), aylık
ortalama net gelir (500 TL’ den az,-,-,-, 2301+), genel sağlık
durumu (çok iyi/iyi, orta, kötü/çok kötü), birinci basamak sağlık kuruluşlarından psiko-sosyal
destek sağlık hizmeti alma durumu (evet/hayır), diş fırçalama sıklığı (günde 1 kez/2 veya daha
fazla, haftada 1 kez/1den fazla, hiç), vücut kitle endeksi (düşük kilolu, normal kilolu, fazla
kilolu, obez), meyve yeme sıklığı (günde en az bir kez, haftada en az bir kez, ayda en az bir
kez, hiç), şiddete maruz kalma durumu (ciddi derecede maruz kaldı, biraz maruz kaldı, maruz
kalmadı), evde tütün dumanına maruz kalma durumu (hiç, günde 1 saatten az, günde 1-5 saat
arası, günde 5 saatten fazla), anket yılı (2010, 2012) ve tütün kullanma durumudur (Evet,
Hayır).
3.3.Araştırma Metodolojisi
Çok durumlu probit modeli; sıfır ortalamaya, keyfi varyans-ortak değişken matrisine ve ortak
çok değişkenli normal dağılıma sahip hata terimleri içeren bir tesadüfi fayda fonksiyonu modeli
olarak ifade edilmektedir. Bu durumda çok durumlu probit modelinde hata terimlerinin
varyansları farklı ve ilişkili olabilmektedir (Daganzo, 1979: 17). Bununla birlikte, çok durumlu
probit modeli ile çoklu zaman dönemleri boyunca iki durumlu tercih kararının gözlendiği çok
dönemli probit modelleri arasında yakın bir benzerliğin olduğu bilinmektedir (McCulloch ve
Rossi, 1994: 207-208). Çok durumlu probit modeli, alternatiflerin gizli faydaları arasından
koşullu ortak değişken özelliğine esneklik tanıması sayesinde tercih davranışı modelleri
arasında ilgi çekici modeller arasında olmasına rağmen uygulamada en yüksek olabilirliği
tahmincisinin hesaplama zorluğu sorunu ile karşılaşıldığından literatürde yaygın biçimde
kullanılmamaktadır. Bununla birlikte, çok durumlu probit modelin ilişkisiz alternatiflerin
bağımsızlığı varsayımını hafifletmesi kural olarak çok durumlu logit modele karşı bir üstünlük
olarak kabul edilmektedir (Geweke, Keane ve Runkle, 1994: 694).
4. SONUÇLAR
4.1. Tanımlayıcı İstatistikler
Sosyo-ekonomik ve demografik değişkenler Tablo 2’de gösterilmiştir. Çalışmada bazı
değişkenlerdeki kayıp gözlem değerlerinden dolayı toplamlar farklılık göstermektedir.
Çalışmadaki bireylerin 73%’ü kentlerde ikamet etmektedir. En fazla katılım 25-54 yaş
gurubundadır. Erkeklerin oranı 45% iken kadınların oranı 55%’tir. Bireylerin büyük
çoğunluğunun (81%) tedavi masrafı SGK tarafından karşılanmaktadır. Bireylerin 36%’sı
ilkokul mezunu iken, 12%’si üniversite ve daha yüksek eğitim mezunudur. Evli olanların oranı
yaklaşık 70%’tir. Çalışmadaki bireylerin yaklaşık 40%’ının- TL arasında aylık net
gelire sahip olduğu tespit edilmiştir. Bireylerin 54%’ünün sağlık durumunun iyi olduğu,
62%’sinin günde bir veya iki kez dişlerini fırçaladığı ve 43%’ünün normal kiloda olduğu
belirlenmiştir. Ayrıca, bireylerin 57%’si günlük olarak en az bir kez meyve tüketmekte iken,
67%’si ise günlük olarak en az bir kez sebze tüketmektedir. Bireylerin 23%’ünün günde en az
bir saat veya daha fazla tütün dumanına maruz kaldığı tespit edilmiştir.
4.2.Model Tahmini
Çalışmada yer alan 15 yaş üstü bireylerin alkol kullanımında etkili olan faktörleri belirlemek
için multinomial probit regresyon modeli kullanılmıştır. Tahmin edilen multinomial probit
regresyon modelinin sonuçları Tablo 3’te verilmiştir.
Tahmin edilen multinomial probit modelinde temel grup olarak, “hiç alkol kullanmama”
durumu belirlenmiştir. Katsayı yorumu tahmin edilen modelden yapılamamakta, bu model
vasıtasıyla sadece değişkenlerin işaretleri belirlenebilmektedir. Buna göre alkol tüketimi ile
cinsiyet, yaş, eğitim, medeni durum, yüksek gelirli olma, diş fırçalama sıklığı, meyve tüketimi
yapmama, şiddete maruz kalma, tütün kullanma ve evde tütün dumanına maruz kalma
değişkenleri ile aynı yönlü ilişkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Alkol tüketimi ile genel sağlık
durumu değişkeni arasında ise ters yönlü ilişki bulunmuştur. Tablo 4’te modelden tahmin edilen
marjinal etkiler gösterilmektedir.
Analiz sonuçlarına göre cinsiyetin alkol kullanımı üzerinde anlamlı bir etkisinin olduğu
görülmüştür. Erkeklerin kadınlara göre, her gün alkol kullanma olasılığının %0.3 ve ara sıra
alkol kullanma olasılığının %9.5 daha fazla olduğu belirlenmiştir. Yaş durumuna bakıldığında,
25-34, 35-44, 45-54 ve 55-64 yaş gruplarındaki bireylerin, 15-24 yaş grubundaki bireylere göre
ara sıra alkol kullanma olasılıklarının sırasıyla %4.3, %5.7, %5.8 ve %5.5 daha fazla olduğu
tespit edilmiştir. 65 yaş ve üzerinde bulunan bireylerin 15-24 yaş aralığındaki bireylere göre
ara sıra alkol kullanma olasılığının %1.2 ve daha önce kullanıp bırakmış olma olasılığının
%11.4 daha fazla olduğu tespit edilmiştir. İlkokul, ilköğretim, lise ve üniversite mezunlarının
okuma yazma bilmeyenlere göre ara sıra alkol kullanma olasılıklarının sırasıyla %8.6, %12.2,
%16.4 ve %24.3 daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Bekârların evlilere göre ara sıra alkol
kullanma olasılığının %2 daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Eşi ölmüş veya boşanmış kişilerin
evlilere göre ara sıra alkol kullanma olasılığının ise %3.1 daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
Aylık gelir incelendiğinde, geliri- TL arasında olanların 500 TL’den az olanlara göre
ara sıra alkol kullanma olasılığının %2.7 daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Geliri-
TL arasında olanların ise referans gruba göre ara sıra alkol kullanma olasılığının %1.9 daha
fazla olduğu belirlenmiştir. Geliri 2301 TL ve üzeri olanların ise referans gruba göre ara sıra
alkol kullanma olasılığının %8.2 daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Genel sağlık durumuna bakıldığında, sağlık durumu orta seviyede olanların kötü olanlara göre
ara sıra alkol kullanma olasılığının %2.04 ve sağlık durumu iyi olanların ise kötü olanlara göre
ise ara sıra alkol kullanma olasılığının %1.93 daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Günlük diş
fırçalayanların hiç fırçalamayanlara göre ara sıra alkol kullanma olasılığının %1.7 daha fazla
olduğu belirlenmiştir.
Şiddete maruz kalma durumu incelendiğinde; ciddi derecede şiddete maruz kalanların hiç şiddet
görmeyenlere göre ara sıra alkol kullanma olasılığının %4.4 ve biraz şiddete maruz kalanların
referans gruba göre ara sıra alkol kullanma olasılığının ise %1.8 daha fazla olduğu tespit
edilmiştir. Evde 5 saat tütüne maruz kalanların hiç maruz kalmayanlara göre ara sıra alkol
kullanma olasılığının %1.3 ve her gün alkol kullanma olasılığının %0.1 daha fazla olduğu
belirlenmiştir. Evde 5 saat üzeri tütüne maruz kalanların hiç kalmayanlara göre her gün alkol
kullanma olasılığının
% 0.3 daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Tütün kullananların
kullanmayanlara göre her gün alkol kullanma olasılığının %0.1 ve ara sıra alkol kullanma
olasılığının ise %11.9 daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
5. TARTIŞMA
Çalışmada, Türkiye'deki yetişkin bireylerin alkol tüketiminin sosyo-ekonomik belirleyicilerini
incelemek amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 2010
ve 2012 yıllarında yapılan Türkiye Sağlık Araştırması anketinden elde edilen yatay-kesit
verileri multinomial Probit modeli ile analiz edilmiştir. Analiz sonuçlara göre cinsiyet farklılığı
alkol kullanımında önemli faktörlerden biridir. Yaşın tüm grupları alkol kullanımında etkilidir.
Gelirin alkol kullanımında pozitif yönlü etkisi olduğu bulunmuştur. Sağlıklı yaşamın
göstergelerinden biri de meyve tüketim sıklığıdır. Hiç meyve tüketmeme durumunun ara sıra
alkol kullanmada etkili bir faktör olduğu belirlenmiştir. Aşırı alkol tüketen bireylerin psikososyal destek almaları arasında aynı yönlü, sağlık durumları iyi olan kişilerin alkol tüketimleri
arasında ters yönlü ilişki bulunmuştur. Eğitimin tüm gruplarında alkol kullanımında etkili
olduğu görülmüştür. Geliri 2500TL ve üzeri olan bireylerin alkol kullanma eğiliminde olduğu
belirlenmiştir. Tütün kullanan bireylerin alkol de kullanma eğiliminde oldukları tespit
edilmiştir.
Elde edilen sonuçlara bakıldığında, Burazeri vd. (2010), Andréasson vd. (2013), Pärna vd.
(2010), Grittner vd. (2012), Zho vd. (2006), Chavez vd. (2013) elde ettiği sonuçlara paralel
olarak çalışmada cinsiyetin alkol kullanımı üzerinde anlamlı etkilerinin olduğu belirlenmiştir.
Erkeklerin kadınlara göre alkol tüketmeye ve bağımlı olmaya daha fazla eğilimli olduğu
görülmektedir. Easwaran vd. (2014), Dias vd. (2011), Coulson vd. (2014), Patrice ve Raul
(2014), Soler-Vila vd. (2014) çalışmalarında yaşın alkol tüketimi üzerinde önemli bir etkisinin
olduğunu belirtmişlerdir. Fakat hangi yaş grubunda alkol tüketiminin daha fazla olduğu
çalışmanın yürütüldüğü bölgelere göre farklılık gösterdiği görülmektedir. Bu çalışmada
özellikle yetişkin bireylerin gençlere göre ara sıra alkol tüketimi yapma olasılığı daha yüksek
bulunmuştur. Easwaran vd. (2014), Dias vd. (2011) çalışmalarında elde ettikleri bulgular
benzerlik taşımakta iken Patrice ve Raul (2014) çalışmasında gençlerin yaşlılara göre daha fazla
alkol kullanma eğiliminde olduğunu ifade etmiştir. Yapılan çalışmaların çoğunda eğitim
değişkeninin kullanıldığı görülmüştür. Çalışmaya göre eğitim seviyesinin artması bireyin ara
sıra alkol kullanma olasılığını da artırmaktadır. Huerta ve Borgonovi (2010) elde ettiği bulgular
çalışmanın sonuçları ile örtüşürken Easwaran vd. (2014), Burazeri vd. (2010), Patrice ve Raul
(2014) çalışmalarında düşük eğitimli kişilerin daha fazla alkol tüketme eğiliminde olduklarını
belirtmişlerdir. Bireyin gelirinde meydana gelecek artışlar alkol tüketimi olasılığında da artış
ortaya çıkardığı tespit edilmiştir. Benzer sonuçlar Bryden vd. (2013), Bonevski vd. (2014),
Çeken (2015) çalışmalarında da görülmektedir. Tütün kullanan bireylerin alkol tüketimi
olasılıkları da yüksek bulunmuştur. Alavi vd. (2016), Cheah vd. (2017), Yaogo vd. (2013),
Huerta ve Borgonovi (2010) ve Dias vd. (2011) çalışmalarında aynı sonuçları elde etmişler ve
bireyin tütün ürünleri kullanımının alkol kullanımı artırdığını belirtmişlerdir. Medeni duruma
bakıldığında evli ve eşi boşanmış veya ölmüş kişilerin bekârlara kıyasla alkol tüketme
olasılıkları daha fazla bulunmuştur. Soler-Vila vd. (2014), Martinez vd. (2011) çalışmalarında
evli bireylerin alkol tüketim olasılıklarını etkilediğini ifade etmişlerdir. Zho vd. (2006)
çalışmasında boşanmış veya ayrı yaşayan kişilerin alkol tüketme eğiliminde olduklarını ifade
etmişlerdir.
Alkol kullanımı bireysel bir seçimdir, ancak bu durumun beraberinde birçok sosyal etki
getirebilecektir. Özellikle aşırı alkol kullanılmasının, bireyin sağlığına, kariyerine ve kişisel
ilişkilerine zarar verebileceği gibi anti-sosyal, şiddet içeren davranışlar veya trafik kazaları
sebep olma yoluyla başkalarına da zarar verebileceği açıktır.
Alkoliklerin bağımlılıktan kurtulmasında yardıma ihtiyaçları oldukları açıktır. Bu nedenle
hükümetlerin, ulusal ve uluslararası halk sağlığı yetkililerinin müdahale etmesi kaçınılmaz
olacaktır. Özellikle hükümetlerin, farklı politika yaklaşımlarının güçlü yanlarını birleştiren
geniş kapsamlı önleme stratejileri tasarlama ve uygulama yeteneği başarı için kritik önem
taşımaktadır. Alkol reklamlarının internet ve sosyal medya kullanılarak kontrol edilemez bir
hal almaktadır. Özellikle gençlik çağında olan bireylerin bu reklamlarla karşılaşma olasılığının
düşürülmesi önem göstermektedir. Alkollü bireylerin araç kullanımının engellenmesinde
kullanılan yaptırımların ülkeler arasında farklılık gösterdiği görülmektedir. Bu durumun belli
bir standarda oturtturularak dünya çapında sıkı bir şekilde uygulanması gerekmektedir.